Bu yazıyı Ankara’da bir parkta bir öğle molasında yazıyorum. Bir banka oturdum, etrafta hemen hemen her yaşta yürüyen insanlar var. Çoğu bir yandan yürürken diğer yandan telefon görüşmesi yapıyor. Gariptir, insan sadece yürüme eylemine bile odaklanamıyor. Muhakkak yürürken birkaç tane görüşmeyi de aradan çıkarmak istiyor. Halbuki 15 metre ötede oyun…

Göçük altında sadece ailemiz, eşimiz, dostumuz, arkadaşlarımız değil; aynı zamanda bazılarının vicdanı, ahlakı, insanlığı da kaldı. Biz bu filmi daha önce de gördük. 17 Ağustos depreminde ölü soyanları, pandemi döneminde yüzde on bin fiyat zammıyla maske, dezenfektan, ateş ölçer satanları… Şimdi de görüyoruz. …

Eskilerin bir sözü var, muhakkak bir yerlerde işitmiş ya da görmüşsünüzdür: “Önce usûl sonra vusûl.” Bu söz bize ne demek ister biraz bundan konuşalım. Şu an ülkemizde bulunan eğitim ve öğretim sisteminin neresinden tutsak elimizde kalıyor; bu bir kenara. Ancak benim baktığım noktada, sistemin en büyük eksikliklerinden bir tanesinin de…

İnsanlar arkadaşlarının, dostlarının, komşularının dertlerine veya kayıplarına üzülebilirler; onlarla birlikte bu acıları ve dertleri de paylaşabilirler. Nitekim normal olan da budur zaten. Aksini düşünmek kötü insan olma yolunda ilerlendiğini gösterir. Peki insanlar aynı arkadaşlarının, dostlarının, komşularının sevinçlerine veya başarılarına onlar gibi sevinebilirler mi? Ya da şöyle soralım: Onların dertlerine üzüldükleri…

Birkaç saat önce herhangi bir alışveriş sitesinden birkaç parça kıyafet bakmışsınızıdır ve herhangi bir satın alım yapmadan uygulamayı kapatmışsınızdır. Daha sonra gezindiğiniz bir kaç web sitesinde veya sosyal medya uygulamalarında birden o bakmış olduğunuz ürünün kendisinin veya benzerlerinin reklamlarını görürsünüz. Hatta herhangi bir ürünü aratmanıza da gerek yok. …

Malumunuz, OECD raporuna göre Avrupa’da en çok çalışan ülke Türkiye. Bu gurur duyulacak bir şey mi peki? Bilmem… Sonucuna göre değişir. Şöyle düşünün: 30 kişilik bir sınıfta en çok çalışan sizsiniz ama sınavlardan hep en kötü notu da siz alıyorsunuz. Üstelik bunu hem siz biliyorsunuz hem de sınıf arkadaşlarınız. …

Bu yazıda gerek iş hayatımızda gerekse özel yaşantımızda sıklıkla gözlemlediğim yetkilendirme veya “işleri delege” etmedeki uygulamalardan konuşalım istiyorum. Hayatımızın her alanında bütün yapacağımız şeyleri, zamanı ya da insanları yetkilendirerek yaparız. Eğer zamanı yetkilendiriyorsak “verimliliği”; başka insanları yetkilendiriyorsak “etkili olmayı” esas alıyoruz demektir. Zaman yetkilendirmesini nasıl yapacağımızı az çok zaman yönetimi…

Pandemi ile birlikte gelen yeni bir akım: Sessiz İstifa. Sessiz istifa kısaca, bireylerin çalıştıkları yerde kovulmayacak kadar çalışması olarak ifade edilebilir. Yani insanlar artık gecelere kadar fazla mesai yapmaya, özel hayatından çaldığı zamanı iş hayatına aktarmaya “dur” diyorlar. …

İyi Sorular ve Baltayı Bilemek Malumunuz, OECD raporuna göre Avrupa’da en çok çalışan ülke Türkiye. Bu gurur duyulacak bir şey mi peki? Bilmem……medium.com Yetkilendirme Konusunda Yetkin miyiz? Bu yazıda gerek iş hayatımızda gerekse özel yaşantımızda sıklıkla gözlemlediğim yetkilendirme veya “işleri delege”…ismailbulut66.medium.com Dünyanın Yeni Gerçeği: Sessiz İstifa Pandemi ile birlikte gelen yeni bir akım: Sessiz İstifa.medium.com